TKP Çiğli adayını açıkladı

Türkiye Komünist Partisi (TKP), Hatay Defne, İstanbul Kartal ve Kadıköy’ün ardından “Komünist Belediyecilik” toplantılarıyla belediye başkanı adaylarını açıklamaya devam ediyor. “Yağma ve talanın değil, emekçilerin Çiğli’si için komünist belediyecilik” çağrısıyla İzmir’in Çiğli ilçesinde gerçekleşen toplantıda ilk konuşmayı Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan yaptı.

Okuyan, bir önceki genel seçimlerde Erdoğan’ın çok büyük bir olasılıkla kazanacağını bildiklerini ama muhalefetin halkı bile isteye bu umuda bağladığına dikkat çekerek, “Halkta seçim sonrası ortaya çıkan umutsuzluğa sebep olmak suçtur. İnsanları önce sahte bir umuda bağlayıp sonra yüzünü yere düşürmek, halkı bu hale düşürmek suçtur” dedi.

“HALKA KORKU FİLMİ ÇEKMESİNLER”
“Ya AKP İstanbul’u kazanırsa ya eldeki belediyeler de giderse diyorlar şimdi de. Bu siyaset tarzı halkı enerjisizleştirmek, umutsuzluğa düşürmek için yapılıyor. Halka korku filmi çekmeyin, halkı korku siyasetine mahkum etmeyin” ifadesini kullanan TKP Genel Sekreteri şunları söyledi:

“Örneğin, çalışmalarımızda konu Meral Akşener’e geliyor. Tabii o zamanlar ‘Meral Hanım’dı şimdi ‘Faşistin teki’ oldu. Fakat dostlar, komünistler o zaman da uyarıyordu, şimdi de uyarıyor. Kahraman aramayı artık bırakalım.

Akşener kendi gerçekliğine döndüğü için tu kaka oldu, şimdi ise başka bir kahraman arıyoruz. Bakın, bir gün Ali Koç kahraman oluyor, bir gün Akşener oluyor, bir gün Kılıçdaroğlu oluyor, ertesi gün ondan kurtulduk diye seviniliyor. Şimdi de Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu…

Bir de, yine bu son çıkış filmi oynatılıyor. ‘Ya İstanbul elden giderse ya Ankara elden giderse… Bu son çıkış, haklısınız ama önce AKP gitsin…’

Dostlar, bu şekilde AKP’yi geriletemiyoruz. AKP bundan korkmuyor bile. AKP az önce saydığım, düzenin yarattığı o sahte kahramanları bir yolsuzluk operasyonuyla, medya oyunuyla alt ediyor. Ama dostlar, halkın örgütlü gücüne komplo işlemez, fesat işlemez. Biz bunu Gezi’de gördük. Tekel Direnişi’nde gördük. YGS şifre skandalında gördük.

Dostlar, tek bir son çıkış var. O da, bu salonda bir araya gelenlerin, bir toplum olarak bir araya gelmesi, sokağa çıkması, kaderinin iplerini eline almasıdır. Bırakın, gerçekler özgür kalsın bu ülkede. ‘Haklısınız ama… Haklısınız ama…’ Ama’ları yırtıp atacağız dostlar. ‘Haklıyız ve…’ diyeceğiz. Haklıyız ve kazanacağız!”

Okuyan’ın sık sık coşkulu alkışlarla bölünen konuşmasının ardından söz alan Türkiye Komünist Partisi İzmir İl Başkanı Savaş Sarı, “Bugün bu salonda hissedilen heyecan hepimize güç veriyor” dedi. Sarı, “Piyasa ve rant ilişkilerini belediyelerin kaçınılmaz kaderi olarak gösterenlerin karşısına komünist belediyecilikle çıkacağız. Buna hazırlanıyoruz ve bunun için yola çıkıyoruz, sizler de bugün burada olarak bu sese güç verdiniz. Bir kez daha TKP İzmir İl Örgütü adına hoş geldiniz diyoruz” diyerek sözlerine şöyle devam etti:

‘İZMİR SERMAYESİNİN AĞIR SALTANATI ALTINDA’
“Dostlar, hatırlayanlarınız olacaktır, 2010’ların ikinci yarısında İzmir’in reklam panolarını bir slogan ve tanıtım afişleri doldurmaya başlamıştı: Yaşanabilir Şehir İzmir.

O zamanlar İzmir gökdelenlerle dolmaya yeni başlıyordu. Yaşamın kolay, rahat ve huzurlu olması, İzmir’in güzellikleri o reklamlarda en fazla öne çıkanlardı. Arsızlığın, rekabet ve ağır yaşam koşullarının mahvetmediği bir kent ve yaşam vaat ediliyordu.

Elbette o zaman da İzmir’de yüz binlerce emekçi insan ağır çalışma koşulları altında yaşam mücadelesi veriyordu. Ama piyasanın o vahşiliğine rağmen, İzmir’de hâlâ insani bir şeyler vardı pazarlanabilecek demek ki. İzmirliler sonra sonra anladılar o slogan ve reklamların ne anlama geldiğini. Aradan on sene bile geçmedi. İzmir sermayenin ağır saldırısı altında. Aslında o reklamlar ile yerel yönetim ve merkezi iktidar İzmir’i sermayeye pazarlıyordu.

Ama asıl, İzmir’de yaşayan emekçi halk için İzmir her geçen gün daha fazla ulaşılamaz hâle geliyor. Tıpkı İstanbul’da onca yıl yaşayıp boğazı görmemiş yoksul emekçi insanların var olması gibi, İzmir de artık bu hale geliyor.

Şimdi, sizlerin huzurunda, bu mücadelede Çiğli’de komünist belediyecilik için mücadele edecek, aday olarak bu sese güç verecek mücadele arkadaşımızı, yoldaşımızı, TKP Çiğli Belediye Başkan Adayımız Sevgili Emel Diril’i buraya davet ediyorum.”

Ardından Türkiye Komünist Partisi Çiğli Belediye Başkan Adayı Avukat Emel Diril söz aldı. “Biz emekten yana olan gençler, kadınlar, işçiler, emekçiler, Çiğli’de emeğin, sosyalizmin bayrağını yükseltmek için yola çıktık” diyerek sözlerine başlayan Diril şunları söyledi:

“Ev hanımı bir anne, memur bir babanın iki çocuğundan biriyim. Tek bir memur maaşı ile şehir dışında çocuk okutmanın da öğrenci olmanın da ne demek olduğunu biliyorum.

Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanıp İzmir’e geldim ve 10 yılı aşkındır avukatlık yapıyorum. Çiğli, Evka-2’de oturuyorum.

Çiğli’de bizlere, emekçilere sunulan yaşamı birlikte değiştireceğiz. Ve bunu biz yapmazsak kimse yapmaz, yapamaz.

Neden?

Türkiye Komünist Partisi olarak, daha önce parçası olduğumuz komünist belediyecilik deneyimlerimiz var. Ovacık’ta, Dersim’de bunları yaptık. Bu anlayışı geliştirmek, örneklerini çoğaltmak istiyoruz.

Elbette rant ile cebini dolduranlar buna karşı çıkıyor, çıkacak! Elbette yağma kültürüne alışanlar karşı çıkıyor, çıkacak! Biz şunu biliyoruz, Çiğli’de ve başka yerelliklerde de insanlarımız, dürüst belediyecilik istiyor, çocukları, torunları için sağlıklı bir çevre umut ediyor, sömürünün değil adaletin olduğu bir idare arzusu duyuyor. Biz bunu birlikte yapacağız!

Komünist belediyecilik, burada nohut mu yetiştireceksin sorusunun cevabı değil. Komünist belediyecilik, tarım ve hayvancılığın ağırlıklı ekonomik kazancı olan yerelliklerde bu üretimi desteklemekse, Çiğli’de sanayi bölgesinde, kadın tekstil işçilerinin olduğu yerde bunun çözümlerini üretmek demek.

Dersim’de yapılanları Çiğli’de yapmak demek değil. Belediyeye ait, patronsuz bir tekstil kooperatifini kurma iradesi demek…

Kültür ve sanatın gelişimi için Çiğli’ye emek vermek demek. Nohut yetiştirecek tarlalarımız yoksa geleceğimizin garantisi çocuklarımıza semt evlerinde ücretsiz etütler vermek demek. Üretime dayalı kaynak yaratmak, yönetime halkın katılması demek komünist belediyecilik.”

“KOMÜNİST BELEDİYECİLİĞİ ÇİĞİLİ’DE BİRLİKTE YARATACAĞIZ”

“Bizim projelerimiz yok! Bizim ilkelerimiz, programımız var.” diyen Diril, programı şöyle açıkladı:

1) Türkiye Komünist Partisi’nin Çiğli’de iki tane semt evi var. Birisi Evka-2’de, birisi Egekent’te. Biz komünistler dokunduğumuz yeri değiştiriyoruz, güzelleştiriyoruz. Çiğli’nin tüm mahallelerinde semt evlerimizi kuracağız. Haftalık, aylık toplantılar yapacağız. Halk meclisleri oluşturacağız. Her mahalle kendi yerel, siyasi gündemini tartışacak, konuşacak. Ve belediye meclisi bunları gündemine alacak.

2) Çiğli’de bir tane işçi evimiz var. Her gün en az bir tane işçinin feryadı ile kapımız çalınıyor. Çiğli bir işçi kenti. Çok büyük bir organize sanayi bölgesi var. Emekçilerin, işçilerin yoğunluklu yaşadığı bir kent burası. Tabi patronlar açısından da ‘gözde’ bir ilçe Çiğli. Hak gasplarının, emek sömürüsünün çok fazla yaşandığı bir kent. Kıdem tazminatları ödenmeyen, fazla mesaileri ödenmeyen, mobbinge uğrayanlar… İş kazaları, iş cinayetleri… Biz bu işçi kentinde işçinin haklarını koruyacağız. Büyük bir İşçi Hakları Merkezi olacak Çiğli Belediyesi’nin. Avukatlar, styajer avukatlar, iş güvenliği uzmanlarının olduğu büyük bir merkez. İzmir Barosu ile koordineli bir çalışma yapacağımız, hakkını arayan işçinin başvuracağı bir merkez olacak.

3) Çiğli’de çalışma yaşamında, toplumsal yaşamda kadın emeği de çok önemli bir yere sahip. Peki Çiğli’de çalışan, çocuklu bir kadının yaşamı nasıl geçiyor? Çiğli’de 36 tane kreş var. Bunlardan 33 tanesi özel kreş. Bugün bir kreşin ortalama aylık ücreti 10.000-12.000 TL arasında değişiyor. Çiğli’de çalışan emekçilerin çocuklarından kaçı kreşe gidebiliyor? Toplumsal yaşamda kadının hak ettiği yeri alabilmesi için sosyal, ekonomik bir çok olanak sağlanması gerekiyor. Bunlar zaten belediyelerin görevi olan işler. Her mahalleye en az bir tane belediye kreşi açacağız. Ataması yapılmayan anaokulu öğretmenlerimiz bu kreşlerde görevlerini yapacak. Kadının toplumsal yaşama katılımı, çocukların sağlıklı bir çevrede büyümesi için yapılacak çok şey var.

4) İzmir’in de Çiğli’nin de bir deprem gündemi var. Çiğli’de özellikle Ataşehir ve Balatçık bölgeleri. Bilim insanları bunları aylardır söylüyor. Deprem dayanıklılık testlerinin tek tek yapılması gerekiyor.

5) Tüm Türkiye’nin de sorunu olan ekonomik kriz, hayat pahalılığı ve barınma sorunu. Çiğli de bu sorunlardan nasibini fazlasıyla alıyor. Kirada oturuyorum ben de. Artık yetişkin bir gencin ayakları üzerinde durabilmesinin ekonomik yolları tıkanmış durumda. Üniversite okuyan gençler var Çiğli’de, üniversite var. Fakat yurt yok. Şunu istiyorlar, yoksul çocukları, emekçi çocukları tarikat yurtlarına mecbur kalsın. Neler yaşandığını biliyoruz o yurtlarda! Çocuklarımızı da gençlerimizi de cemaatlerin elinden kurtarmak zorundayız! Kaynaklarını nereye harcadıklarını halka açıklamıyorlar. Çünkü bize harcamıyorlar. Bizi gericiliğe mahkum etmeye çalışan, doğrudan ya da dolayı, herkesin karşısındayız!”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir