23 Şubat 2025

Yemek Haber Sitesi

Eğitim, Sağlık, Ekonomi, Teknoloji Haber Sitesi

2025’te de kuraklık tehlikesi devam ediyor: ‘İklim değişikliğini esas alan politikalar hayata geçirilmeli’

Ortalamanın üstünde seyreden hava sıcaklıklarına karşı uzmanlar, ülke genelinde iklim değişikliğini esas alan politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.

Artan hava sıcaklıkları, uzun süreli yağışsız günler, kuvvetli yağışlar, kuraklıklar, orman yangınları… İklim krizi ile birlikte değişen mevsim sıcaklıkları ve doğadaki dönüşümler, gündemi meşgul etmeye devam ediyor.

Her mevsim bir öncekinden daha kurak bir kış ve yaz geçirmeye devam ediyoruz. Ülke genelinde yağışlar mevsim normallerinin altında seyrederken yeni yılın ilk ayında yeni bir sıcaklık rekoru kaydedildi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün ‘2025 Ocak Ayı Alansal Yağış Raporu’ verilerine göre 2025’te 24 yılın en kurak ocak ayı yaşandı.

Uzmanlar, iklim krizini artıran nedenler arasında üretimin ve üretimden kaynaklı aşırı tüketimin sürekli artıyor olmasını ve yeraltı su kaynaklarının hızla azalmasını gösterdi.

İklim Adaleti Koalisyonu’ndan Caner Gökbayrak

‘AŞIRI TÜKETİM İÇİN ÜRETİM İKLİM KRİZİNİ DERİNLEŞTİRİYOR’

İklim Adaleti Koalisyonu adına görüşlerini aktaran Caner Gökbayrak, 1980’lerde NASA’nın ‘Anadolu çölleşecek’ uyarısı yaptığını fakat uyarının ciddiye alınmadığını söyledi. “Geçtiğimiz 45 yılda bu durum ciddi boyuta ulaştı ve şu anda kuraklık daha da ilerliyor” diyen Gökbayrak şunları söyledi:

“İklim krizini yaratan temel nedenin havadaki karbondioksit artışıdır. Son 300 yüz yıldır yeraltından karbonu yani kömürü, doğal gazı, petrolü çekip onları yakarak havaya verdik ve bunun sonuçlarını yaşıyoruz. Havada karbondioksit artışına paralel artan hava ve deniz sıcaklıkları, 85 kat daha etkili metan ve su buharı gibi gazların da artışını tetikleyerek krizi daha da derinleştirmektedir. İklim krizini yaratan ve hiç söylenmeyen bir boyut da üretimin ve üretimden kaynaklı aşırı tüketimin sürekli artıyor olması. Bu krizi yaratan sistem aynı zamanda kalitesiz üretimle halkı daha fazla satın almak zorunda bırakarak devam ettiği sürece iklim krizine karşı bir başarı sağlamak mümkün olmayacak gibi gözüküyor. Bununla birlikte Türkiye, imzaladığı Paris Anlaşması’ndaki gereklilikleri yerine getirmiyor, aksine karbon yükünü daha da arttıran faaliyetler yapılıyor. Akbelen ormanı, Afşin Elbistan Termik Santrali’ne yeni ünite ekleme gibi faaliyetler karbon yükü ağır sanayiyi teşvik etmeye devam ediyor.”

İklim krizinde yeraltı suyu kaynaklarının kaçak kullanımına dikkat çeken ve bu kullanımın denetlenmediğini belirten Gökbayrak şöyle devam etti:

“İklim krizi ile birlikte karasal tatlı su kaynakları çok daha önemli konuma geldi. Özel donanımlı Grace-fo uydularından alınan veriler 2014 yılından bu yana yeraltı su kaynaklarında ciddi azalma olduğunu ortaya çıkardı. Buna neden olarak tarımsal sulama gösteriliyor fakat görünmeyen başka bir kaynak daha var. Özellikle sanayi tesislerinin bir tane yasal yeraltı suyu kuyusuna karşılık kaçak birkaç tane kaçak kuyuları var. Türkiye’de önceden 5, 10 metrede çıkan yeraltı suyu şu anda 200 metrelere inmiş durumda. Bununla birlikte dereler özellikle sanayi tarafından, hiçbir amaçla kullanılamayacak düzeyde kirletiliyor. Bu kirletmeye karşı devlet kurumları görevlerini yapıp kirletmeyi engellemiyorlar. Bu da suyun tarımsal kullanımını engelleyip çiftçiyi yeraltı suyuna yönlendiriyor.”

Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Hakan Çakıcı

‘ÜLKE GENELİNDE YAĞIŞ EKSİĞİMİZ DEVAM EDİYOR’

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Hakan Çakıcı yağış eksikliğine dikkat çekti. Su rezervleri için özellikle kar yağışının şart olduğuna değinen Çakıcı sözlerini şöyle sürdürdü: “İklim değişikliğini sadece kuraklık ve hava sıcaklığının yükselmesi olarak değil iklimlerde beklenmeyen olaylar olarak düşünmemiz lazım. Yağışsız gün sayısı çok önemli. Artık yüz günleri bulan gün sayısına ulaşıyoruz. Ayrıca sadece kuraklık değil, çok kuvvetli yağışlı gün sayısı da çok fazla. Bu da yine iklim değişikliğinin etkisi. Bu durum bu sene de devam ediyor. Ülke genelinde bu yıl belli bir dönem yağış oldu ama hala yağış eksikliği söz konusu.”

‘YERALTI KAYNAKLARININ BESLENMESİ VE SULAMA İÇİN YAĞIŞ ŞART’

“Özellikle yağış olması lazım ki yüzey suları beslenebilsin, barajlarımız ve yeraltı suları dolsun böylelikle yaz döneminde onları kullanabilelim” diyen Çakıcı yağış düzensizliğin tarıma etkisine dair şunları söyledi:

“Yağışlardaki düzensizliğin sonbaharda tohum ekimi, kışlık ekimleri olan dönemde toprağın tavının gelmemesi, tohum ekiminin gecikmesi gibi etkiler var. Kış döneminde havanın beklenen kadar soğumaması ve meyvelerde soğuklanma etkisinin az olması meyve yetiştiriciliğine etki ediyor. Kışlık sebzelerde, eğer hava sıcak giderse, erken gelişme oluyor. Don ve dolu olayları baharda sıklıkla yaşanabiliyor. Geçen yıllardaki yağışla ilgili eksiğimizi tamamlayamadık. Bizim için özellikle soğuk ve kar yağışı önemli. Bu konuda hep eksideyiz. Yüzey suları, yeraltı suları olması lazım ki yaz döneminde sulama yapabilelim.”

‘VERİMLİ VE TASARRUFLU SULAMA SİSTEMLERİNE GEÇMEMİZ LAZIM’

Çakıcı son olarak “Suyun azalması tarımı en çok etkileyen şey. Su kıtlığı olacağına göre var olan suyu tasarruflu kullanmamız lazım. Devletin yüzey sularıyla ilgili barajlar, göletler gibi yatırımlar yapması lazım. Ürün desenleri dediğimiz üretim planlamasına geçmemiz lazım. Artık bölgesel olarak çok su tüketen ürünleri bırakmak durumunda kalabiliriz. O yüzden bölgelere göre ürün desenleri hazırlamamız lazım. Kısacası sürdürülebilir tarım konusu önemli. Hem suyun tasarruflu kullanımı hem doğru ürünlerin seçimi pek çok şeyi etkileyecek. İnsanların gıdaya ulaşımı, gıda güvenliği, sağlıklı gıda, gıda enflasyonu, hem ürün seçimi hem de iklim değişliğinin etkisi altında” diye konuştu.